Salda Gölü
37°33′N 29°41′E / 37.55°N 29.683°E
Gömbe'ye giderken Denizli üzerinden Korkuteli'ne oradanda Elmalı'ya gitmemiz gerekiyordu. Bende uzun bir yolculuk yerine yolda duracak güzel bir yer arıyordum. Salda gölü'nü daha önce kitaplardan duymuştum ama hiç gitmemiştim. Denizli-Korkuteli yolundan çok fazla uzak olmadığını ve bir orman kampına sahip olduğunu öğrendiğimizde yolda orada kamp yapmaya karar verdik.
Denizli Serinhisar'ı geçtikten sonra Burdur yoluna girdik. Güzel bir yoldan tepeyi tırmandıktan sonra gölü görmüş olduk. İlk dikkatimizi çeken gölün turkuaz rengi ve kenarındaki tuza benzer beyazlık oldu. Tepede örme yün çorap satan amcaya orman kampını sorduk, Yeşilova'ya giderken yol üzerinde dedi. Yün çoraplar yöreye özgüymüş ama yazın sıcağında bize hiç cazip gelmedi.
Orman kampını kolay bulduk. İçeri girdiğimizde haftasonu için gelen gününbirlikçiler vardı çoğunlukla. Arabayla güzel bir yer ararken daha sonra adının Ali İhsan olduğunu öğreceğimiz bir amca yardım etti. Salda gölüne çevre illerden havasının temiz ve serin, göl suyunun da faydalı olmasından yaz boyunca çadır kurmak için gelenler var.
Çadırımızı manzaralı bir yere kurduk. Hemen gidip suyun tadına bakıp bu ilginç göle girmek istedik. Ali İhsan abi "Dikkat edin, gölü taşırmayın" espirisini yaptı. Kumsalda bir tabela var ve üzerinde göle girmek tehlikelidir yazıyor. Kampım kadrolu köpeklerinden biri uyarı tabelasının incecik gölgesine uzanmış kestiriyordu. Herkes yoğunluklu olarak buradan bu yasak levhasının önünden giriyor. Daha sonra kamp görevlisine sordum, yasal olarak boğulanlardan mesul olmamak için uyarı tabelası asmak gibi bir zorunluluk varmış.
Salda gölü son zamanlarda gördüğüm en ilginç oluşumlardan biri. Suyu sodalı ve gölün tabanında çok yumuşak bir çamur tabakası var. Çevresi ise bembeyaz. Bir açıdan bakıldığında beyaz bir kumsal ve masmavi göl, sanki pasifik adası görünümü veriyor. Çevresine beyaz görüntüsünü veren tuz değil bir çeşit hidromanyezit oluşumuymuş. Gölün sodalı suyu bolca magnezyum içeriyor. Bakteriler magnezyumu tüketerek hidromanyezit Mg5(CO3)4(OH)2•4(H2O) e dönüştürüyormuş. Bu hidromagnezit oluşumların birikmesi stromolitler yapılanmasını oluşturuyor. Oldukça karışık bir durum ama bu konunun uzmanları için Salda gölü en iyi örneklerinden birisi.
184 metreye varan derinliği en derin göllerinden biri sayılsada bu konuda net bir bilgi yok. Berraklık bu iri magnezyum oluşumundan ve derinliğinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum.
Gölün magnezyum, soda ve killi çamuru bazı cilt hastalıklarına iyi geliyormuş. Bizede tanıdıklarının cilt problemlerinini bu kıyılardaki çamurlu suyu sürdükleri için iyi gelen olduğunu söyleyenler oldu. Bizde bu göl yahudilerde olsa lut gölü tuzu gibi tüm dünyaya çamurunu pazarlarlardı diye düşündük.
Akşam gün batımını kıyıdan izledikten sonra karnımız acıktı. Kampa girerken iki restoran görmüştük. Kampınkine gidelim dedik. Balık mı tavuk mu diye kendi aramızda konuşurken meğerse sadece sucuklu tost varmış. Vazgeçtik diğer restoran yerine bira alıp sahile göl kenarına inelim dedik. Göl kenarı alaca karanlıkla birlikte oldukça sakindi. Huzur içinde yıldızların çıkışını izledik.
Tam bugün büyük şehrin gürültüsünden uzak oluruz dediğimiz zaman gitmediğimiz restorandan acı acı bağıran şantörün sesisini duyduk. Düğün falan vardır dedik. Bu arada pianist şantör kelimesini anlamını öğrendim. Dayanılmacak kadar bağırtıyla şarkı söyleyenlerin korkutmasına şantaj bağıranada şantör deniyor :) İyiki restorant dediğimiz yere girmemişiz, meğerse o yer bir içkili bir gazinoymuş. Daha sonra öğrendik ki Salda gölünün etrafında 8 tane böyle yer varmış ve yörenin erkekleri buralarda toplanır para yerlermış. Tabii ki dışarıdaki karıncanın sesini bile alan çadır da bu gürültüyle uyanmak gölün canavarının uygulayacağı işkenceden daha kötü bir işkence haline geldi. Gecenin bir yarısı uyumuşum ve müzik susmuş ya da tam tersi olmuş.
Ertesi sabah çadırımızı toplayıp gitmeden son bir kere daha göle girdik. Kampın kadrolu köpeği yasak levhasının ince gölgesini çoktan kapmıştı. Çoğu insan geri döndüğünden çok az kişi kalmış.
Arabayla gölü çepe çevre dolaşmayı planladık. Çok da iyi yapmışız çünkü gölün berrak ve ayna gibi tarafı kuzeyde. Salda beldesinden kuzeye ve oradanda Yeşilova'ya çok güzel asfalt bir yol var. Neredeyse her virajda durup manzara seyretme isteği duyuyor insan. Hele bir nokta varki gölün yüzeyinde kıpırtı yok. Adeta yere serilmiş bir ayna gibi. Bu yolu Türkiyenin en güzel manzaralı yollarından birisi olarak herkese tavsiye ederim. Kuzeyden bir kaç köyün içersinden Yeşilova'ya ulaştık. Buradan Korkuteli ve Elmalı üzerinden Gömbe'ye ulaşıp Toroslar'da yürüyüş yapmayı planlıyoruz.
Kuzeyden bir kaç köyün içersinden Yeşilova'ya ulaştık. Buradan Korkuteli ve Elmalı üzerinden Gömbe'ye ulaşıp Toroslar'da yürüyüş yapmayı planlıyoruz.
Tüm Fotoğraflar
Harita
Daha Büyük Haritayı Görüntüle
Daha fazla bilgi:
Wikipedia/Salda Gölü
Wikipedia / Hidromanyezit oluşumu
Bu yazı ile ilgili görüş ve önerilerinizi yorum kısmına yazarsanız sevinirim..
Yorumlar
Yorum Gönder