Uzundere(TOKİ Evleri)-Balçova Yürüyüşü

10 Ocak 2010

Uzundere-Balçova

Parkur Uzunluğu: 17 km.



Balçova barajını besleyen derelerden biri




Sabah yürüyüşe gidip gitmemekte biraz tereddüteydim. Pencereyi araladım. Gökyüzünün sabah erken olduğu için mi yoksa hava kapalı olduğu için mi karanlık olduğunu anlayamadım. Eşyaları dünden hazırladığım için ne olursa olsun gitmeye niyetliyim. Yoksa eşyaları kullanmadan yerine yerleştirmek çok koyuyor bana. Durakta bekleyenler vardı. Pazar sabah genelde dersaneye gidenler otobüse biniyorlar. Yağmurda sırılsıklam ıslanarak yürüsem dahi onlardan daha şanslı olduğumu düşünüyorum.





Balçova Barajı son yağmurlardan nasibini iyice almış.



Yürüyüşe Çeşme otoyolunun Balçova-Karabağlar arasındaki bölümünde bulunan Uzundere'deki TOKİ evlerinin hemen önünden başlıyoruz. TOKİ evleri yolun kenarından beton dikdörgen kutular gibi yükseliyor. Bu blokların bir bölümünü İzmir Büyükşehir Belediyesi TOKİ'den satın aldı ve Kadifekale'den Kentsel dönüşüm programında taşınan vatandaşlar buraya yerleştirecek. Şuan sakin görünen blokların etrafı Kadifekale'yi mesken tutmuş Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden gelmiş vatandaşlarla dolacak. Gecekondu kültürüne alışmış olanların bu modern binalara nasıl adapte olacağını zaman gösterecek.





Toki evleri, başladığımız yer.




Toki evlerinin önünden başlayan yürüyüş uzun süre dere yatağı boyunca rahat bir şekilde devam etti. Balçova barajının iki ana toplama kolu var. Biz ilkinden batıya doğru ilerleyerek başladık sonra bu iki kolun arasındaki uzun sırtı aşarak diğer kolun batısından Balçova termal otele ulaşacağız.









Balçova barajının iki kolunu ayıran tepeye ulaştığımızda çok dik bir sırta ulaştık. Yürüyüşün en zorlu kısımıda burasıydı. Sırtın üzerinde üzerinde 3 katlı bir evin bulunduğu ve 2-3 yıl önce bizi ormanı yakıyorlar diye şikayet eden adamın arazisinden geçtik. Şikayet eden adamın kaldığı kulübe boşaltılmış ortalıkta kimseler yok. Yinede hızlı adımlarla oradan uzaklaştık.





Yurdumun insanı hayvan ağılının yanına bir manken koyarak kendi sanat eserini yaratmış.






Manzaralı bir yerde yemek molası verdik.



Sırtın hemen altında karşıda Behzat tepesini ve karşıdan İzmir körfezini gördüğümüz manzaralı bir yerde yemek molasını veriyoruz. Yemek molasını verdiğimiz yerde naylondan yapılmış küçük çadır benzeri bir korunak var. Korunağı yapani İzmir'de oturan emekli bir kişi ve yürüyüşlerde buranın manzarasını çok beğenmiş ve topladığı ağaçlardan bu naylon korunağı yapmış. Daha sonra yukarıdan ince bir boruyla su getirmiş. Evde kullanmadığı kapkacağı da zamanla taşımış. Böyle bir tarafı dağ bir tarafı deniz manzarası olan böyle bir mekan kolay bulunmaz diyor. Haftanın belli günleri bazen arkadaşları ile bazende yalnız burada kalıyormuş.









Önemli olan mekanın sahibi olmak değil, mekanın bulunduğu yerin tadına varmak olduğunu diye düşünüyorum. Çoğumuz sadece kısa bir süre harcadığımız yazlıklara tonlarca para harcıyoruz. Halbuki naylondan ama çok güzel manzaralı doğanın içersindeki bir mekanda bir kişiyi mutlu etmeye yeter belkide.










Yemekte İbrahim ve Adem abiyle biraz sohbet ettik. İbrahim abi uzun yıllar meteoroloji istasyonunda çalıştığı için hava tahmini konusunda iyi olduğunu ve ayın etrafındaki halenin daha kalın olduğunda yağmur yağacağı konusunda iddaya girdi. Ben de çalışırken meteoroloji balonu uçurup uçurmadığını sordum. Beş sene o işi yaptım hemde günde 2 defa gönderirdik dedi. Havadan hafif bir gazla doldururlarmış. Balon yükseldikçe belli aralıkla basınç, nem ve sıcaklık bilgilerini radyo sinyaliyle istasyona gönderiyormuş. Balon belli bir yüksekliktede patlar (35 - 40 km ye kadar çıkıyormuş) ve geri düşermiş. Balonun alet edevatını düştükten sonra bulan bir zatın geriye getirmesi gerekiyormuş ama çok azı geriye geliyormuş.








İbrahim abinin tahmini doğru çıktı sonuçta ve yağmur bütün şiddetiyle yağmaya başladı. Yağmur iyice indirmeye başladığında dönüş yoluna yeni başlamıştık. Yağmur öyle güçlü yağıyordu ki ne yapsak ıslanmadan başka çare yoktu. Zaten insan bir süre sonra bırakıyor ıslanmanın tadını çıkartıyor. Yürürken"Singing in the rain" sahnesini düşündüm.






Yürüyüş ıslak ama mutlu bir şekilde sona erdi. Bu parkur yaklaşık 17 km uzunluğunda sert bir çıkışı saymazsak kolay ve zevkli.











Tüm Fotograflar








Albümü görüntüle





Harita



Parkur






Daha büyük olarak görüntüle


Parkuru Google Earth ile görüntüle


Harita üzerinde fotograflari Görüntüle

Yorumlar

  1. Yazlık şahaneymiş. Abi ağzının tadını biliyormuş!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Salda Gölü

Farklı bir rota: Kıyıkışlacık (İasos)

Akyaka-Ören