Volkswagen fabrikasına bir ziyaret


Wolfsburg, Almanya






İlk VW (Type 1).



Geçenlerde Fenerbahçe takımı Wolfsburg futbol takımıyla karşılaşmasıyla bende mart ayında yaptığım CeBit fuarı ziyaretim sırasında uğradığım Wolfsburg kentini hatırladım. Wolfsburg CeBit'in yapıldığı Hannover den Berlin'e giden ana demiryolunun üzerinde bulduğundan neredeyse her yarım saatte bir tren bulmak mümkün. Almanya da temel olarak 3 çeşit tren var. ICE hızlı ve rahat ama pahalı tren, IC biraz daha yavaş ama daha ucuz, RE de bölgesel yani banliyö treni benzer trenler. Kısa mesafede RE en ucuzu 58 dakika da Wolfsburg a varıyar 13,30 Euro ödemek gerekiyor.



Banliyö trenide sayılabilecek RE treni neredeyse her istasyonda duruyor. Yol üzerinde sürekli yerleşimler var. Koyu kahverengi tuğla fabrikayı ve üzerindeki kocaman Wolkswagen logosunu görüyorum. Bir fabrikayı ziyaret etmek tuhaf gelebilir ama Wolfsburg, Berlin den sonra Almanya'da en fazla ziyaret edilen yermiş. Bizim Kapadokya'dan daha fazla turist ziyaret ediyormuş[1]. Wolkswagen, en kült, en popüler araçlarını yaptığı için benim ilgimi çektiği gibi çoğu kişinin de ilgisini çekiyor.

Tren Wolfsburg Hbf de durdu. Wolfsburg sokaklarında yürürken dikkatimi çeken gerçekten bu şehirdeki arabaların neredeyse tamamının VW olduğuydu. Yaşayanlar bu fabrikanın gururunu hissediyorlardır ve VW dem başka araba binmiyorlar diye düşünüyorum.





Wolfsburg; 1938 yılında Hitler'in emiriyle Stadt des KdF-Wagens (Kdf-Araçlarının şehri KdF=kraft durch freude, neşeden doğan güç anlamındaymış) olarak planlı bir şehir olarak fabrikanın etrafında kurulmuş. Fabrikanın kurulmasından hemen sonra ikinci dünya savaşı başlayınca fabrikada işçiler ve savaş esirleri baskı altında tankları, uçakları ve diğer savaş araçlarını bu fabrikada üretilmiş. 1945 yılında VW arazisi içinde bulunan şato isiminden Wolfsburg ismi verimiş. (Wolksburg değil Wolfsburg, ben Wolkswagen arabalarından dolayı bu isimin verildiğini zannediyordum). 2003 yılında şehrin adı 5. nesil WV Golf modelinden dolayı bir hafta Golfsburg olarak anılmış.








VW nin kaput üzerine ve direksiyonun ortasına koyduğu logo, VW nin kurulu olduğu arazi üzerinde bulunan Wolfsburg şatosunun amblemidir. Bu VW tutkunları için "Kale gibi sağlam, su gibi akıcı, köpek gibi sadık" anlamına gelmektedir.[6]




Wolfsburg'a gelme amacım çoğu ziyaretçi gibi otomobil müzesi Autostadt'ı görmek olduğu ve çok fazla zamanım olmadığı için bir an önce müzeye doğru yöneliyorum. Üst geçitle önce Berlin'e giden demiryolunu daha sonra da Aller nehrini uzun bir üst geçitle geçiyorum. Tren yolu çok meşgül. Sürekli trenler geçiyor, bu da trenlerin Almanyada ne kadar yoğun olarak kullanıldığını gösteriyor.







Nehir kenarında engebeli ve çamurlu bir parkurda Toureg'leri görüyorum. Burası Toureg'lerin test sürüşlerinin yapıldığı yermiş. İlk kez bir Toureg'i çamurlu ve engebeli yolda görüyorum (Amerikada çıkan SUV tarzı jiplerin %80 i arazi koşulları görmeden ömrünü tamamlıyormuş diye de bir dip not vereyim).





Hava iyice kapattı ve yağmur yağmasına az kaldı. Bende ilk büyük binaya giriş yaptım ki buradan diğer pavyonlara geçiş yapılıyormuş. Giriş tabi ki ücretli ve sıkı durun 14 Euro ve içerdeki bazı alanlarda dahil değil. Yani hem ticari bir markanın ürünlerini göreceğiz hemde bu kadar para vereceğiz. İşte VW nin yaptığı araçlar her biri sosya-kültüren fenomen olunca parayı veriyor insan. Müze girişi için bir bilet değil bir kart veriliyor ve kapılar bu kartla açılıyor, böylece dilediğiniz kadar geçiş yapılabiliyor.






İlk bölümde otomobilin yapım aşamalarından ve kullanılan teknolojiden örneklerin verildiği, genelde çoçuklar için interaktif bölümler var. Burayı hızlıca geçtikten sonra hemen karşıdaki binada araba kolleksiyonu var. Sadece VW modelleri değil, otomobil endüstrisinin başlarından beri olan modelleri görmek mümkün. Bende ilk seri otomobil bandından çıkan Ford un T modelini burada canlı olarak görme şansım oluyor.




İlk seri üretilen otomobil-Ford T modeli



Klasik modellerden sonra sıra VW modellerine geliyor. Tabiki en klasiği 1938 yılında Ferdinand Porsche tarafından tasarlanmış ve 2003 yılına kadar üretimine devam olan bizde kaplumbağa olarak bilinen VW Beetle yani VW Type I.



VW logosunun zaman içersindeki evrimi



Bu model dünyada en fazla üretimi yapılmış ve en fazla üretimde kalmış model. Herkes beetle(böcek) olarak bilmesine rağmen VW tarafından hiç bir zaman resmi olarak beetle denmemiş.





1 Milyonuncu Kaplumbağa VW tarafından değerli taşlarla süslenmiş



VW-Vicent

Van Gogh tarzında yapılmış resim(Wikipedia)


1938 den beri kaç kuşaktır kullanılan Type I hakkında yazılacak o kadar şey var ki burada anlatmakla bitmez sanırım. Dünya üzerinde çoğu ailenin bu araç ile ilgili bir anısının olduğunu sanıyorum. Hitler'in Ferdinant Porche'den tasarımını istediği ve savaş yanlısı nazi propangadası için kullanılan bu model, 60'lı yıllarda hipilerin savaş karşıtı protestoları için simgesel olarak kullanılması da ayrıca tarihin ironik bir olayıdır.

VW Think Small


VW nin "Think small-Küçük düşün" reklamı geçen yüzyılın en iyi reklamı olarak düşünülüyor. Her reklam kampanyasının büyük düşün diye başladığı bir ortamda tam tersini söyleyip satışları arttırmak da dahice bir fikir.

WV Beetle la ilgili bizdede bir bu modelin neden popüler olduğu ile ilgili bir yüksek lisans tezi ve bir "Vosvos Efsanesi" adındada bir kitap yapılmış. Bu kitabı vosvos tutkunlarına tavsiye ediyorum.


Bunları yazarken benim aklıma bir bu araçla ilgili bir karadenizli fıkrası geldi. Temel ile İdris Berlin'den yola çıkıp Türkiyeye doğru vosvos ile geliyorlarmuş. Araba yolda bozulmuş. Hemen Temel inip ön kaputu açmış, tüh demiş motoru düşürmüşüz. İdris de hemen atlayıp, telaşlanma arka bagajda yedeği var demiş. (Tabiki burada klasik kamplunbağa arabanın motorunun arkada olduğunu söylemeye gerek yok).





Volkswagen Type 2 (Transposter ya da Bus) .


VW nin yaptığı ikinci ikon araba Volkswagen Type 2 (Transposter ya da Bus) . VW nin meşhur beetle (Type 1) den sonraki ikinci aracı ve beetle motoru kullanılmış. Bu model daha sonra microbus minibus hippie van isimlerini de almış. Üretimine başlandığı 50'li yıllardan itibaren tam bir fenomen olmuş. Transporter ler T serisi olarak anılıyorlar ve 1950 den itibaren içinde bulunduğumuz yıla kadar sadece 5 adet transporter modeli üretilmiş. Bu da VW nin ne kadar iyi araba tasarımı yaptığını gösteriyor. Normalde 5 senede bir değişen kasa tasarımı VW de 15 seneyi buluyor.





Transporter tasarımda en büyük değişiklik 1990 yılında motorun arkadan öne alınmasıyla gerçekleşmiş. Transporterın gelişimini hatırlamak bakımından fotolarını wikipedia dan aldım.



T1

T2

T1(1950-1967)

T2(1968-1979)

T3

T4

T3 (1980-1991)

T4 (1990-2003)

T5



T5(2003-)

Fotograflar: Wikipedia



WV nin araba kolleksiyonu olan binasında arabalara yeterince baktıktan sonra vakit iyice ilerlediği için diğer binanalarıda ziyaret etmek için çıktım. VW Grup bünyesinde Seat, Skoda, Audi, Bugatti gibi markalar var. Bu markalar için pavyonlar yapılmış. Bunları hızlı hızlı geziyorum. Skoda çok ilgimi çekti. Ülkenin otomotiv sanayi küçük maketlerle anlatılmış. Farklı dönemler maketlerle bir sahne gibi yaratılmış. Modellere bakınca zaman tünelinde gidiyormuş gibi geliyor insana.





VW tüm sahip olduğu markalarda ortak parçaları kullanıyormuş. Mesala Skoda Superb ile VW Passat aynı alttakıma sahipmiş. Fakat markalar arasında farklı çizgi ve tarzlar var. Mesala Seat ın çizgileri Skoda'nınkilerden çok farklı. Bu da tasarımın o ülkeye özgü öğeleri yansıtan mühendisler tarafından yapılmasından kaynaklanıyor. Yani bir Skoda aldığınızda aslında Skoda tarzında tasarım yapılmış bir VW alıyorsunuz.



Skoda tarafından yapılmış bir sanat eseri.


En son VW grubun en saygın isimlerinden Audi nin pavyonunu ziyaret ettim. Burada ilginç bulacağınızı düşündüğüm Audi isminin nereden geldiğinden bahsetmek istiyorum.






Audi arabasının ilk Alman imalatçısının ismi August Horch'muş ve yaptığı otomobile Horch markasını vermiş. Firma daha sonra başkaları tarafından satın alınmış ve Horch isminin kullanımı ile ilgili Horch ve satın alanlar davalık duruma düşmüşler. Almancada "dinle" anlamına gelen Horch isminin yerine

latince "audiatur et altera pars" yani "diğer tarafıda dinle" anlamına gelen ifadenin audi(Almancası) kelimesinin kullanılmasına karar verilmiş. Logoda 4 şirketin birleşimini gösteren 4 iç içe geçmiş halka oluyor. 1964 yılında Audi'yi VW Daimler-Benz den satın alıyor[7].






Audi R8 Modeli


Audi den büyülenmiş bir şekilde çıktıktan sonra siloya benzeyen iki silindirik binaya doğru yöneliyorum. Burası yaklaşık 60 metre yüksekliğinde devasa bir otomobil parkı.Bu siloların içersine girdiğimde ayrıca bir ücret ödeyip bir tur attırıyormış ama o günkü turlar çoktan dolmuş. Zaten bende daha fazla para harcamak istemiyordum. Yetkili yine de boynumun büküldüğünü görünce camın kenarına gelip sistemin nasıl çalıştığını anlattı.








Bizde fabrikadan teslim almak gibi uygulama varmı bilmiyorum ama Avrupada öyle bir şey varmış. Siparişi verilen araba önce bantların üzerinde fabrikadan çıkıyor, asansör şeklinde bir robot yardımı ile bu silolara yerleştiriliyor. Arabalarını teslim alacaklara bedava giriş sağlanıyor, yemek ısmarlanıyor. Gözleriyle görerek robot kolu silodan arabayı alıyor ve yine bantlarla servis istasyonuna geliyor. Böylece otomobil gerçekten "0" sıfır kilometre olarak sahibine teslim ediliyor. Arabalarını alanlar buradan evlerine arabayı kulllanarak dönüyorlarmış.




Discovery bir müşterinin arabasını nasıl aldığı ile ilgili bir belgesel yapmış.


VW nin Almanya'nın Dresden kentindeki başka bir fabrikasında farklı bir üretim tarzı var. Bu fabrikada üretim bandı yerine askıda giden bir üretim şekli uygulanmış. Müşteriler üretim yapılan yere girip, araçlarının nasıl yapıldığını görebiliyor, hatta isteyenler montajda bile çalışabiliyorlarmış. Youtube a erişiminiz varsa bu videoyu aşağıda izleyebilirsiniz.(Youtube'a makat kullanarak girebilirsiniz.)





Bu fabrikadan fotograflar

VW

Foto: Wikipedia



Kulelerden sonra servis binasına yöneldim. Servis binasında aynı zamanda yeni VW nin otomobilleride incelenebiliyor. Bende son model scirocco modeline oturmanın nasıl birşey olduğunu anlamaya çalıştım. Tabiki merakları kızacak ama bana biraz klastorofobik geldi :). Gerçeğini alıpta Türkiye'ye dönemeyeceğim için küçük bir maket VW Golf V alıp kapanış vaktinde müzeden ayrıldığımda yağmur iyice şiddetini arttımıştı.






VW fabrikasının kendi elektriğini üretecek bir elektrik santralı bile var.




Müzedeki beğendiğim otomobille bir hatıra fotogafı çektirdim




VW nin grubuna kattığı Bugatti nin Veyron modeli


Güncelleme: Burada ve burada
yazdığına göre VW fabrikasında ayrıca birde sosis fabrikası varmış ve Almanya'nın en büyük sosis üretimini gerçekleştiriyormuş. Bana çok tuhaf geldi. Ama bu fabrikanın içini gezenler söylemişler.

Daha fazla bilgi


[1] Eyüp Can köşe yazısı 23 Ekim 2009 Hürriyet Gazetesi

[2]
Autostadt

[3] Autostadt / wikipedia

[4] Volkswagen Beetle / Wikipedia

[5] Otomobil logolarının evrimi

[6] Vosvos Efsanesi, Elmira Elgezdi, Eepsilon yayınları, 2003


[7] Audi / Wikipedia



Tüm Fotograflar


































































































































Harita





View Larger Map

Autostald


Yorumlar

  1. Doyurucu bir yazı olmuş
    seyahat ile öğrendiklerini birleştirmişsin:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Salda Gölü

Farklı bir rota: Kıyıkışlacık (İasos)

Akyaka-Ören