Ödemiş

Ödemiş çocukluğumdan beri hep içerisinden geçtiğim ama gerçek anlamda gezemediğim bir şehir. Bütün dünyayı geziyoruz da burnumuzun dibindeki yeri tam anlamıyla bilmiyoruz. İkizlerden dolayı uzak yerlere gitmeye fırsat bulamıyoruz. Günübirlik Ödemiş benim için iyi bir kaçamak oldu.

Yıldız oteli ve bağlantılı han belediye tarafından kamulaştırılarak başarılı bir şekilde restore edilmiş ama yanı başında dökük ve çirkin duran bir otopark var.

Ödemiş'i yeniden gezmek için İzmiriz grubunun etkinliği güzel bir fırsat. Ödemiş'e vardığımızda şehrin sokaklarına dalmadan önce ilk olarak Ödemiş Belediye'si tarafından yeni kurulmuş Ödemiş Yıldız Kent Arşivi ve Müze(ÖYKAM)'sine uğruyoruz.
Kent arşivi müzeleri son zamanlarda kentlerde kurulan çok önemli oluşumlardan biri. Kentlerle ilgili  hem kültürel nesnelerin koleksiyonları hem de tüm kent tarihi ile ilgili orijinal kaynakların toplandığı bir yer. Toplanan ve bağışlanan eşya, kitap, gazete ve fotoğraf gibi kaynaklar hem sergileniyor hem de kent tarihi araştırmaları için kullanılıyor.





Ödemiş İzmir'e sadece 110 km uzaklıkta olmasına rağmen eski orijinalliği ve havasını hala devam ettiriyor. Bunun en büyük nedeni tıpkı İzmir-Ödemiş demir yolu hattının bittiği yer olduğu gibi yolun neredeyse tükenmesi. Ana bir geçiş güzergahının üzerinde olmaması genel bir tabir ile sapa kalmasına sebep olmuş. Bu sapalık yaşam tarzı ve kültürün de bir ölçüde değişmeden kalmasına sebep olmuş. Yani müzede gördüğün çoğu şeyi hala sokaklarda görebiliyor. Bence bu Ödemiş'in en büyük değeri.

Oğuzların Otamış boyundan gelenlerden yerleştiği bir köyün isminin zamanla değişerek bugünkü Ödemiş adını almış. Beylikler zamanında şuan bir nahiye olan Birgi daha önemli bir şehirmiş ama zamanla Ödemiş gelişmiş ve öne geçmiş. 1838 yılındaki Balta Limanı antlaşmasından sonra Ege adalarında yaşayan  Rumlardan bazıları kalıcı olarak Ödemiş'e yerleşmişler. Yerleşme amaçları Küçük Menderes ovası çok verimli toprağını işletmek ve ticaretini yapmakmış. Üretilen ürünlerin daha hızlı ve verimli taşınması için Ödemiş-İzmir demir yolunun 1888 yılında açılması ile birlikte şehir daha da gelişmiş. 20. yüzyılın başlarında Rumlar, Ermeniler ve Levantenler şehrin önemli bir nüfusu oluşturmuşlar.

Fransız şirket tarafından yapılan altyapıya ait mazgal kapağı
1923 yılındaki Lozan antlaşması akabinde yapılan mübadeleile birlikte tüm gayri Müslim nüfus şehri terk ediyor. Yine mübadele ile Ödemiş'e gelen insanlar beraberlerinde giyim kuşam, yemek kültürlerini de getiriyorlar.
1887 Ödemiş doğumlu belediye başkanı, bakan ve başbakanlık yapmış Rüştü Saraçoğlu'u kentin gelişiminde katkısı olan önemli birisi. Kentin modern planları onun aktif siyaset döneminde yapılıyor ve yeni bina, cadde, park ve çarşılarla kent daha modern bir görünüme sahip oluyor. Ödemiş cumhuriyetin elektrik ve su altyapısına sahip ilk şehirlerinden birisi.
Ödemiş'in tarihi ve kültürünü öğrenmek için iyi bir ÖYKAM'mı ziyaret iyi bir başlangıç oldu.


Bir klasik Ödemiş evinde gördüklerimin çocuğuna çocukluğumda şahit olmuştum. Bilmem huzuru bu fotoğraftan hissedebiliyor musunuz?
Rahmetli dedemin arkasında Lokomotif kabartması olan böyle Serkisof marka bir cep saati vardı.
Sigara içemesem de bu paketlerin çoğunu hatırlıyorum.
Klasik bir berber dükkanı

ÖYKAM'de bol bol zaman geçirilebilir ama Ödemiş'i gezecek zaman kalmayacak. Günlerden cumartesi yani Ödemiş pazarı günü. Bu coğrafyada günler kurulan pazarlara göre adlandırılır. Tiribazarı (Tire pazarı) Pazartesi, Gocubazarı (Koca Pazar) Salı günü, Kelesbazarı (Keles = Kiraz ilçesi Pazarı) Çarşamba, Bellambol (Bellambol = Beydağ ilçesi ) Perşembe günü, Cuma, Ödemişbazarı (Ödemiş Pazarı) Cumartesi, Girey Pazar günleri olarak söylenir.


Postanenin önünden hemen pazara giriyorum. Yukarıdaki haftanın günlerine isim vermiş pazarların en önemli özelliği var. Civar köylerden gelen köylüler kendi yaptığı ve ya yetiştirdiği ürünleri sabahtan gelip satıyorlar. Sattıklarından kazandıkları parayla kendi ihtiyaçlarını görüp en kısa zamanda evlerine geri dönüyorlar.

Rahmetli ninem ve dedem ile İzmir'in küçük bir ilçesi olan Kiraz'ın bir köyünde vaktiyle beraber geçirdiğim zamanlarda bunu yakından yaşamıştım. Bütün hafta yapılan fazladan tereyağ, peynir, yumurta sabahtan pazarda satılır kazanılan azıcık parayla tüp, şeker gibi ihtiyaçlar giderilirdi. Şimdiki Ödemiş pazarında çoğu köylü satıcının yerini pazarcı esnafının aldığı fark ettim. Zaten köylüler de üreticilikten çok tüketici olmuşlar. Yiyecekleri domatesi bile pazardan alıyorlar.

Pazarda ketpat diye bir turunça benzer bir meyve gördüm. Çok lezzetli bir reçel yapıyormuş. Tadını merak ettim asma reçeli satan bir yer bulamadım. Rengarenk pazardan alınabilecek çok şey var ama taşıyamayacağım için alamadım.


Biraz pazarın rengarenk görüntüsü ile bütünleşmiş Yıldız otelinin mimarı Musevi Mimar Mario tarafından çizilmiş olduğunu ÖYKEM'de öğrenmiş olduğum Tayyare parkı içersindeki sekizgen şeklindeki ilginç binaya bakıyorum. THK'ye ait bu bina yıllarca Halep pastanesi olarak bilinir ve şehrin en meşhur buluşma yerlerinden biriymiş. Burayı da kahve zincirlerinden birisi kiralamış ve etrafındaki parktan tellerle çevreleyip koparmış.

Bu sekizgen binanın arkasında çitin dışında ise başka bir sürpriz var. Tek kanatlı ve tek pervaneli bir uçak tam havalanır vaziyette duruyor. Küçük de olsa bir hava alanı olmayan Ödemiş'in içinde bir uçağın olmasının güzel bir hikayesi var. Cumhuriyetin ilk yıllarında hava kuvvetlerini güçlendirmek ve uçak sayısını arttırmak için bir bağış kampanyası yapılıyor. Ödemiş'deki hayırseverler önce bir uçak parası toplanıyor ve ismine Ödemiş koyuluyor.


1926-1935 yıllarında toplanan paralarla havacılığı gelişmesini sağlamak ve Atatürk'ün "Uçan Türk Gençliği" yaratmak ilkesine sahip çıkılarak toplam 5 uçak alınmış ve bu uçaklara Ödemiş-1, Ödemiş-2, Adagide, Ödemiş Tütüncüleri ve Birgi isimleri verilmiştir. Bu cömert bağışın anısına hava kuvvetleri tarafından bir anıt uçak Ödemiş'e verilmiş ve parka konmuş.

Parka konmuş bilgi panosunda alınan Ödemiş tayyaresi Junkers A-20 model olduğu yazıyor ama parka yerleştirilmiş uçak çok daha modern ve çok sonraki nesil bir uçak. Tahminim parktaki uçak alınan uçaklardan birisi değil.
Karnım iyice açıktı ve Ödemiş kebabı yemeden dönmemek lazım. Psikolojik mi bilmem İzmir'de bir çok yerde Ödemiş kebabı yedim ama hiçbiri Ödemiş'te yediklerim kadar lezzetli değildi. Sanırım yenen mekan da lezzete etki ediyor.


Ödemiş kebabının orijinal ismi Hafız'ın kebapıymış. Mübadele sırasında gelen göçmenlerle birlikte gelmiş bir lezzet. Zamanla Hafız'ın çırakları köfteyi kendi açtıkları mekanlar sunmuşlar ve Ödemiş'in vazgeçilmez lezzeti haline gelmiş. Köfte kaburgaya yakın yağlı etlerden yapılıyormuş ve içersine %25 civarında irmik giriyormuş. Aslında ızgara olarak pişiriliyor ama en son tereyağında çevriliyor. Ustanın yağlı mı yağsız mı diye sormasının nedeni de işte bu ızgara köftenin yağda çevrilip çevrilmeyeceği. Eh haliyle tereyağın değdiği her şey gibi bu da daha lezzetli oluyor. Köftenin başka bir özelliği de tereyağ ve toz bibere batırılmış ve küçük parçalar halinde kesilmiş ekmeği.



Ödemiş'deki en meşhur köfteci Hurşit'in lokantası ama bence benzer bir çok yer aynı lezzette köfte yapıyor. Geziye gurup olarak gittiğimiz ve herkesin bir anda lokantaya gidip servisin gecikeceğini bildiğimden garajın yanındaki Ulus lokantasını tercih ediyorum.

Ödemiş lokantalarında benim hoşuma giden bir şey doğallık ve biraz da salaşlık. Köfte her zaman olduğu gibi metal tabakta servis ediliyor. Su sürahi içerisinde ve ayrıca para vermiyorsun. Duvarlarda diğer esnaf tarafından verilen takvimler asılı.


Ödemiş'in başka ünlü lezzeti Töngül pidesi ve katmeri. Karnım iyice doyduğundan Töngel pidesini başka bir zamana bırakıyorum ama eve katmer götürmek için yapan bir yeri lokantacıya soruyorum. Lokantacı arastanın olduğu yerde güzel bir fırın olduğunu söylüyor.

Belediye vitamin büfesi

Köftenin üzerine bence belediyenin büfesinden 1 TL ye kocaman bir bardak taze sıkılmış karışık meyve suyu iyi gidiyor. Yazın olsa buz gibi Bozdağ'dan gelen karla yapılan kar helvasını tercih ederdim. Yediğim köfteyi biraz olsun eritmek için tekrar postanenin karşısındaki arastanın olduğu yürüyorum.

Ödemiş'te sinemalar her dönem çok popüler. Cep sinemasında en son filmler oynuyor.
Yaratıcı bir çözümle kuşlar da unutulmamış.
Ödemiş'in değişmeyen değeri olan Hacı Murat'ları hala hizmet veriyor.

Tekrar postanenin bulunduğu yere geldim. Postanenin karşısındaki Merkez Ulu Camii arkasında bulunan arasta çarşısı Osmanlı açık arasta çarşısı örneğiymiş.


Pazar olmasına rağmen oldukça sakin.

Ayakkabıcı esnafından amcalar oturmuş sohbet ederlerken içlerinden birisi laf attı. Arkadaşını göstererek bizim oğlan çek fotoğrafını ve gazetelerde tanıt. "Bu aakideş son ustasıdır de. Arastayı kurtaramadan gidecek dersin. Herkes tanısın.". Ayakkabıcılık, saraçcılık ve sayacılık Ödemiş'in geleneksel mesleklerinden. Tüm Türkiye için üretim yapılıp gönderiyor.




Arastanın müdavimlerinden olan amca Ödemiş'in lezzetli mekanlarını ve Ödemişli'nin ne kadar darda da kalsa bazı şeylerden vazgeçmediği kısaca özetleyiverdi:

"Sabah Töngül yiyoruz.
Öğlen Hurşit'te aşağı bir yerde yemiyoruz.
Akşam'da Fettah'da yiyoruz.
Bundan güzel yaşamak mı olur."


Arastaların sonunda birbirine çok yakın üç camii var. İlk camii Merkez Ulu Cami. Tavanındaki ve zeminindeki geometrik şekiller, uçuk pembe rengi ve beyaz kapı ve pencere çerçeveleriyle çok estetik.
Merkez Ulu Cami

Merkez Ulu Cami'nin pastel renkleri


İkinci büyük camii yine Ulu camii ye çok benzeyen Merkez Gürcüzade Camii. Kapısının üstündeki mermer kitabede 1811 yılında yapıldığı yazıyor. Ferah ve bakımlı camiinin avlusunda şerbetlik ve halka açık bir kütüphane bulunuyormuş. Vakit olmadığından camilerin içerisini göremedim ama dışı gibi içininde görkemli olacağına eminim.

Merkez Gürcüzade Camii

Merkez Gürcüzade Camii
Merkez Gürcüzade Camii


Katmer almak için tarihi töngül fırınını tarif etmişlerdi. Yeni köfte yediğim için töngülü bir başka zamana bıraktım fakat katmeri alıp eve götürmeye niyetliyim. Töngül pide fırının önündeki tabelada 123 yıldır dededen toruna devam ettiği yazıyor.
İçeri gidiyorum ama katmer kalmamış. Saat 2 den önce gelmeniz gerekiyor diyor usta. Bu da bir daha ki sefere.
Dededen toruna Töngül pide fırını


Dönüş zamanı geliyor. Yine tarihi arastanın içersinden geçerek hızla otogara doğru yürüyorum. Otobüse binmeden önce Ödemiş'in meşhur nohut mayası ekmeğinden almak lazım. Köfte yediğim esnaf otogarın yanındaki seyyar satıcının ekmeklerini tavsiye etmişti.
Tire-Ödemiş yolu üzerindeki Kahrat köyünden çıktığı için olsa gerek bu ekmeğe kahrat ekmeği deniyormuş.



Bir çok görmediğim yer kaldı ama bir daha sefere deyip not defterime ve haritaya işaretledim.
Gezdiğim yerleri harita üzerinde yerleştirince her şey daha bir yerli yerine oturuyor. Ödemiş Belediyesi'in websitesinde de haritalar var. ama malesef önemli yerler belirgin değil.
Bende bazı yerleri Google haritasına işaretledim. İsteyen bakabilir hatta kendi noktalarını ekleyebilir.




Yorumlar

  1. Mükemmel bir Ödemiş İzlenimi. Fotoğraflar harika. Kutlarım.
    Bekir Keskin

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Salda Gölü

Farklı bir rota: Kıyıkışlacık (İasos)

Akyaka-Ören